Dreäm

Şu bunaltan sıcakta okuldaydık. Öğle arasında D ile sadece güneşten saklanabileceğimiz bir yer arıyorduk. İki tarafı da çınar ağaçlarıyla kaplı dar ve kimsesiz yolda oranın esrarengiz havasıyla uyumlu bir şeye rastadık. "Dreäm"

Kenarda genelde oturmak için kullandığımız büyük bir taşın üstünde boynu bükük duruyordu. "Aa biri defterini unutmuş!" deyip yanına gittik. Sayfaları çevirmeye başladık. Yarısına bile gelinmemiş ama her sayfası aşkla dolu bir günlük. Fark ettiğimiz anda da bıraktık. Okuyabildiklerimiz sadece: "Hiç kimsem yok.", "Benim için hala muhteşem birisin." cümleleriydi. İçimizdeki büyük isteğe rağmen onu bıraktık ve gittik. Koca iki saat oyunca benim de D'nin de aklı hep ondaydı. Unutulmuş muydu bırakılmış mıydı bilmiyorduk. Birileri onu gelip alacak mı bilmiyorduk.

Bir sonraki arada kontrol etmek için yine o yola gittik. Defterin başında üç kişi vardı ve büyük bir dikkatle okuyorlardı. Sahibi olup olmadıklarını anlamak için bir köşede sinsice bekledik. Gittiler. Defteri de aldıkları yere bırakmışlar. Artık daha fazla dayanamayıp okumaya başladık. Büyük acılar çekiyordu günlüğün sahibi. Kıskançtı, alıngandı ama çok aşıktı. Ve ayrılık onu yiyip bitiryordu. O aşık olduğu kişiye seslenirken her cümlesinde biz daha da etkileniyorduk. Son yazılmış sayfa o kadar gizemliydi ki kafamızda defterin orda kasıtlı olarak mı bırakıldığı yoksa unutulmuş mu olduğu sorusu doğdu.

Bizden önce okuyanlar oraya çok tatlı bir not yazmıştı, biz de şunu yazdık:
"Sevgili E,
Bu defteri burda unuttun mu yoksa bıraktın mı anlayamadık. Yine de aşkına tanık olabilidiğimiz için kendimizi şanslı hissettik.Seni tanımamamıza rağmen daha fazla üzülmeni istemiyoruz. Bu günlüğü unuttuğun gibi S'yi de unut.
Kendine iyi bak.
Y & D"

Bütün bu olanlar bana aşkı yeniden hatırlattı. Uzun süredir tatmadığım duygunun nelere sebep olabildiğini. Hayatı nasıl anlamlandırabildiğini. Ne kadar can yakabileceğini. Hüzünlü kısmı hakim olsa da günlüğün tamamına biz yine aşık olmak istedik D ile. Çokça...

Hiç yorum yok: