Loafer Sevdası

Norveç'te mandıralarda çalışan çiftçilerin giydiği bağcıksız ayakkabıların bir gün tüm dünyada, kadın ve erkeklerin vazgeçilmez stil unsuru haline geleceğini kimse tahmin edemezdi. Spaulding firması, bu çiftçileri bir moda dergisinde görüp esinlenir ve 1930'larda Norveç'te sıkça görülen geleneksel ayakkabıların üretimine başlar; bu tokasız ve bağcıksız, rahat giy-çık modelindeki ayakkabılara "loafer" adını verir. Yine aynı yıllarda John Bass, konvansiyonel loaferların üzerine dekoratif şerit koyarak modeli yükseltir ve "Weejun" adını verdiği ayakkabıları piyasaya sürer.

Oraokul yıllarımızdan hatırlayacağımız bu model, daha çok "prep" stiliyle özdeşleşir. Amerika'da 1950'lerde trend haline gelen prep tarzıyla birlikte bu ayakkabılar Avrupa'da da yayılır. Üniversite/kolej öğrencilerinin yanı sıra avukatlarla da anılmaya başlayan loafer ve weejunlar, 1960'larda takım elbiselerin altına giyilir hale gelir. 1960'ların sonlarında Gucci ayakkabıya metal bir aksesuar ekler ve loafer, 1980'ler gelmeden iş adamlarının ve profesyonellerinin tercih ettiği bir parçaya dönüşür. John F. Kennedy'nin, James Dean'in ve Michael Jackson'ın stilinin önemli bir parçası olan bir parçası olan bu ayakkabılar, günümüzde çoraplı ve çorapsız, gündüz ve gece, resmi ve casual ortamlarda hem erkek hem kadınlar tarafından jeanlerle, şortlarla ve elbiselerle kullanılıyor. Neredeyse bir yüzyıllık geçmişinden bugüne kadar sürekli evrim geçiren loaferları, sonbahar-kış sezonunda Alexandar Wang, Ralph Lauren, Paul Smith ve Stella McCartney gibi tasarımcıların koleksiyonlarında görüyoruz.

 
Elle'in Eylül sayısındaki Melida Tüzünoğlu'na ait loaferların doğuşunu ve gelişimini anlatan bu yazıdan sonra aklıma benim de çok sevdiğim bu trendle ilgili bir post hazırlamayı koymuştum zaten. Yakın zamanda da Topshop'tan dünya tatlısı bir loafer edinince hatırlamış oldum.


Öncelikle loaferların ne kadar rahat olduğu ve ne kadar kullanışlı olduğu göz önünde bulundurulmalı. Özellikle Tod's loaferlar özel ortopedik yapılarıyla şıklık sağlamanın yanısıra ayak sağlığına da özen veriyor. Benim gibi beş ayakkabının dördü ayağını vuran, alakasız yerlerden sıkan biri iseniz siz de mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Benim pembe Tod's loaferlarım son zamanlarda oldukça hayat kurtarıcı.

Birkaç örnekle başlayalım. Bu sezon Celine, Repetto, Topshop gibi markalar koleksiyonlarında loaferlara yer veriyor.

Ralph Lauren ve Tod's'un rengarenk loafer serileri bize seçme hakkı tanıyor.


Ama en dikkat çekicileri kesinlikle Miu Miu ve Christian Louboutin tasarımları.


Miu Miu'nun bu sezon bütün modaseverler tarafından büyük aşkla karşılanan topuklu ayakkabı serisinin yanısıra mokasenleri ve loaferleri de çok seviliyor.

Benim en beğendiğim Miu Miu modeli ise şu.


 Alternatif tasarımları da göz ardı etmemek gerek.



Loaferlarınızı çoraplı ya da çorapsız kullanma fikri size kalmış. Tek gereken ince bilekler.

Topuklu loafer modellerine gelirsek daha tam ısınamadım kendilerine ama içlerinde gerçekten güzel modeller var. Platformlular her zaman daha şık bir görünüme sahip.


Kate Moss, Chloe Sevigny, Olivia Palermo ve Kirsten Dunst günlük yaşantılarında loafer kullanan isimlerden.


Ama loafere seçimlerinde en fazla yer veren onlardan farklı bir isim var. Son yıllarda birçok moda eleştirmeninden tam not alarak ikonluğunu kanıtlayan Alexa Chung.


Ve en son olarak moda dünyasında loafer ve babet gibi düz ayakkabıların tekrar gündeme gelmesini sağlayan isme yer verelim. Audrey Hepburn.



Hiç yorum yok: