Romantizm mum ışığı, kırmızı gül, şarap veya yağmur altında yürümek değil. Yağmur altında aynı monta sarılıp yürümek de değil.
Hani nasıl ki "Romantizm" edebiyat akımı olarak da akılcılığa, dengeye, klasisizme karşı durmuşsa benim bahsettiğim de bu. İyilerin çok iyi, kötülerin çok kötü olduğu bir öykü gibi. Düşlerle sarılmış bir dünyaya kapılmak gibi. Heyecanı kaybetmemek, küçük şeylerde bile tutkuya sahip olabilmek gibi. Tesadüflere inanmak gibi. Gerçek hayatta da Mr. Darcylerin olabileceğini düşünmek gibi. Bir gün hayatının aşkıyla kafede aynı kitabı okurken tanışacağına inanmak gibi.
Evet ben bir romantiğim, ağır romantiğim. En sevdiğim kitap Jane Austen'den Aşk ve Gurur, onun eski basımlarını biriktiriyorum. En sevdiğim renk beyaz. Vintage nesnelere ilgim, çiçek desenine büyük sempatim var. Her öğün macaron yiyebilirim. Laduree'de günlerimi geçirebilirim. Çayımı porselen bardakta içmek isterim. Her türlü filmde, dizide, kitapta ağlayabilirim. Falan falan falan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder